Tutgun-Ünal, A. (2020). Yalnızlık ve yalnızlığın belirleyicileri üzerine bir alanyazın incelemesi. Sosyologca, 1(18-19), 317-340.
YALNIZLIK
VE YALNIZLIĞIN BELİRLEYİCİLERİ ÜZERİNE BİR ALANYAZIN İNCELEMESİ
Aylin
Tutgun-Ünal
Üsküdar Üniversitesi, İletişim Fakültesi
Yeni Medya ve Gazetecilik Bölümü, Dr. Öğretim
Üyesi,
aylin.tutgununal@uskudar.edu.tr, Orcid: 0000-0003-2430-6322
Öz
Yaşam süresinde
insanların baş etmesi gereken bir duygusal zorlanma olarak yalnızlığın
geçmişten buyana araştırmalarda çok boyutlu olarak incelendiği bilinmektedir.
Günümüzde yeni medya teknolojileri ile ortaya çıkan etkileşimli ortamların
insanların yaşamlarında uğrattığı pek çok dönüşümle birlikte yalnızlık
araştırmalarını da farklı boyutlara taşıdığı görülmektedir. Özellikle sosyal
medya ortamlarına dünya genelinde olan yoğun talebin çağın yeni hastalığı
olarak sosyal medya bağımlılığını yaratması ile birlikte çevrimiçi yalnızlığın gündeme
gelmesi araştırmaların yeniden ele alınmasını gerekli kılmıştır. Bu araştırmada
yalnızlık ve yalnızlığın belirleyicilerine yönelik bir alanyazın incelemesinin
yapılması amaçlanmıştır. Bu doğrultuda geçmişten bu yana yapılan yalnızlık
araştırmaları doküman inceleme yöntemi ile incelenerek sentezlenmiş, günümüz
dijital çağda yapılan araştırmalara yalnızlığın belirleyicisi olarak
eklenebilecek yenilikler ele alınmıştır.
Ayrıca yalnızlığın
belirleyicisi olarak aile faktörünün önemine değinilen araştırmada, çocukluk
dönemindeki iyi oluşun tüm yaşamı etkilemesinden dolayı, yalnızlık
araştırmalarında aile faktörüne yer verilmesi gerekliliği vurgulanmıştır. Bu
doğrultuda ailede güvenin oluşumuna hizmet eden Tarhan’ın (2020b) 5S+1M
kuralından oluşturulan “güven modelinin” yalnızlık araştırmalarına ve
geliştirilecek yalnızlık ölçeklerine belirleyici olarak katılmasının faydalı
olacağı ve araştırmalarda aile boyutuna hizmet ederek fonksiyonel olacağı sonucuna
varılmıştır.
A
LITERATURE REVIEW ON LONELINESS AND THE DETERMINANTS OF LONELINESS
As an emotional strain that people have to deal with
in their lifetime, loneliness has been investigated in the research with many
dimensions since the past. It is seen that the interactive environments
emerging with new media technologies carry loneliness research to different
dimensions by causing many transformations in people's lives. Especially, since
the intense demand worldwide to social media has created social media addiction
as the new disease of the era, and the emergence of online loneliness has made
it necessary to reconsider researches made. In this study, it is aimed to
conduct a literature review on loneliness and the determinants of loneliness.
In this regard, loneliness researches conducted since the past have been
examined and synthesized by document analysis method, and innovations that can
be added as determinants of loneliness to the research conducted in today's
digital age have been discussed.
In addition, the research emphasized the importance of
the family factor as a determinant of loneliness. Since the well-being in
childhood affects the whole life, the need to include the family factor in
loneliness studies is highlighted. Accordingly, it was concluded that Tarhan’s
Model of Trust (2020b), which is created from the 5S + 1M rule and serves the
formation of trust in the family, will be useful to be included as a
determinant in loneliness researches and loneliness scales which will be
developed. Further, it will be functional by serving the family dimension in
researches.
Keywords: Loneliness, Determinants of loneliness, Loneliness Scale
1. Giriş
Sosyal bir varlık
olan insanoğlu için doyurucu, sağlıklı, duygusal ve sosyal ilişkiler geliştirmenin
yaşamsal bir öneme sahip olduğu bilinmektedir. Şimdilerde web 2.0 teknolojileri
ile ortaya çıkan yeni medyanın getirdiği etkileşimli ortamlar sayesinde her
yaştan insanın duygusal ve sosyal ilişkiler kurmak için bu ortamların bir
çeşidi olan sosyal medya platformlarında yoğun vakit geçirdiği görülmektedir.
Yarım asır önce
Sullivan’ın (1953) belirttiği gibi, her bireyde diğer insanlarla yakınlık kurma
gereksinimi vardır. Erikson (1963) üniversite gençliğinin en temel gelişim
görevinin aynı veya karşıt cins yaşıtları ile yakın ilişkiler kurmayı başarmak olduğunu
belirtirken, bireylerin özellikle ergenlik döneminde belirli görevleri yerine
getirerek kimlik oluşturduğunun önemini vurgulamaktadır. Yalnızlık üzerine
yapılan araştırmalar ve uzman görüşleri incelendiğinde, bireyin bazı yaşam
dönemlerinde doyurucu ilişkilere sahip olmadığında yalnızlık duygusu
yaşamasının söz konusu olabileceği bildirilmektedir (Duy, 2003).
Yalnızlığın
tanımları incelendiğinde, Weiss (1973), yalnızlığı bireyin ihtiyaç duyduğu
sosyal bağların bulunmaması ya da bulunsa bile bu bağların içtenlik, yakınlık
ve duygusallıktan yoksun olması durumunda verilen yanıt olarak
değerlendirmektedir. Diğer yandan yalnızlığı Sermat (1978), bireyin geçmişte
yaşadığı ya da henüz yaşamayıp sahip olmak istediği ilişkiler ile şimdiye kadar
yaşadığı kişiler arası ilişkilerdeki bireysel algıları arasındaki uyumsuzluk
olarak tanımlamaktadır. Peplau ve Perlman (1984) ise, bireyin sosyal ilişki
ağında niteliksel ve niceliksel olarak önemli derecede yetersizlik olması
durumunda ortaya çıkan hoş olmayan bir deneyim olarak tanımlamaktadır.
Yalnızlığı
tanımlamaya çalışan araştırmacılar pek çok açıdan ele almaya çalışmış,
tanımları toparlayan Rook (1984), yalnızlığı “bireyin diğerleri tarafından
anlaşılmadığı, onlara yabancı kaldığı ya da onlar tarafından reddedildiği
ve/veya özellikle sosyal bütünleşme duygusu ve duygusal yakınlık kurmak için
olanaklar sunan arzu edilen etkinlikleri gerçekleştirmek için uygun sosyal
partnerlerin yokluğu durumunda yaşanılan, süreğen duygusal zorlanma” olarak
tanımlamıştır (Rook, 1984). Aslına bakılırsa yalnızlık öznel bir duygu olup her
birey yalnızlık duygusunu kendi öznel gerçekliği içinde yaşamakta ve
yansıtmaktadır. Araştırmalar toplumsal olarak ele alınsa da bireylerin kendi
içinde yaşadıkları yalnızlık duygusunun kendine özgü olduğu ve diğerlerinden
farklılaştığı göz önüne alındığında toplumsal yalnızlığın mozaik bir yapı
sergilediği açıktır.
Diğer taraftan, yalnızlığın
düşük özgüven, kaygı, içedönüklük, dıştan denetimlilik gibi pek çok kişilik
özellikleri ile psikolojik belirtiler ile ilişkisinin olduğunu belirtilmektedir
(Booth, Bartlet ve Bohnsack, 1992; Haines, Scalise ve Ginter, 1993; Horowitz ve
French, 1979; Kamath ve Kanekar, 1993; Levin ve Stokes, 1986; Solano, 1987; Wiseman
ve Guttfreund, 1995; Yüksel, 1991). Psikolojik belirtilerin en başında yer alan
depresyon ile yalnızlık arasında yüksek korelasyonun olduğunu gösteren
araştırmalar mevcuttur (Azizoğlu, 1993; Wiseman ve Guttfreund, 1995). Araştırmalarda
depresyon mu yalnızlığa yoksa yalnızlığın mı depresyona yol açtığından ziyade
daha çok aralarındaki ilişkiye dikkat çekilmesi gerektiği bildirilmektedir. Özellikle
yalnızlığın düzeyini ve devamlılığını belirlemede depresyon ve düşük özgüven
düzeyinin en önemli belirleyiciler olduğu ortaya çıkmıştır (Duy, 2003).
Yalnızlık ile
bilişsel süreçler arasındaki anlamlı ilişkilerin varlığını bildiren
çalışmalarda, bireyin kendisine ilişkin sahip olduğu olumsuz bakış açısının ve
algılarının yalnızlık yaşamasında fonksiyonel olduğu belirtilmekte olup bu
kişilerin kendilerini sosyal ilişkiler konusunda yetersiz olarak algıladığı, kişilerarası
ilişkilerdeki performansını olumsuz değerlendirdiği ve hatta kendileri dışında
diğerlerini de olumsuz olarak algıladığı ortaya çıkmıştır (Duck, Pond ve
Leatham, 1994; Frankel ve Prentice-Dunn, 1990; Wittenberg ve Reiss, 1986).
Diğer taraftan
yalnızlık ile maddeye bağlı olan bağımlılık veya internet, sosyal medya, cep
telefonu gibi sanal türdeki bazı bağımlılık türleri arasındaki ilişkilere
yönelik pek çok araştırma vardır. Birey bazen yalnızlık duygusunun yarattığı
duygusal zorlanma ile baş edebilmek için madde kullanımına yönelmekte olup
kronik yalnızlık duygusunun ergen ve yetişkinlerde depresyon, alkolizm gibi
sağlık problemlerine yol açtığı dile getirilmektedir (Asher ve Paquette, 2003; Hansson
ve diğ., 1986; Jones, Rose ve Russell, 1990; Medora ve Woodward ve Larson, 1987;
Rokach, 1989b). Son zamanlarda sosyal medya kullanımının giderek artması ile
yapılan araştırmalarda bireylerin gerçek kişilerden uzaklaşarak çevrimiçi
arkadaşlıklara yöneldiği ve özellikle sosyal medya bağımlılığı görülen
kişilerde sosyal medya kullanımının duygularını düzenlediği ortaya çıkmıştır
(Tutgun, Deniz ve Moon, 2011; Tutgun-Ünal, 2020a; 2020d).
Bireyler tek
başınayken yalnız olamayacağı gibi, kalabalıklar içinde de yalnız
hissedebilmektedir. Burada önemli nokta yalnızlık duygusuna istenmediği durumda
maruz kalındığında gerçekleşen duygusal zorlanmadır. Duygusal olarak kişi
kendini zor durumda hissettiğinde en çok sığındığı yer olarak günümüzde sosyal
medya ortamları ön plana çıkmaktadır. Yapılan pek çok araştırmada sosyal
medyaya duygusal destek aldığı için bağımlı olan çevrimiçi kullanıcılardan
bahsedilmektedir. Özellikle genç gruplarla yürütülen araştırmalarda sosyal
medya bağımlılığı az seviyede bile olsa aynı grubun duygu durum düzenleme boyutunda
sosyal medya bağımlılığı orta seviyede bulunmaktadır.
Her birey
yalnızlık duygusunu kendi öznelliğine göre farklı şekilde yaşadığından
toplumsal yalnızlığı anlamaya çalışmak için yapılan genel araştırmalarda fikir
edinme amaçlanmalıdır. Bu tür araştırmalar genel bir çerçeve çizmek için önemli
olmakla birlikte bir sonraki aşamada bireysel çözümler geliştirmek adına öznel
çalışmalar yapılmalıdır.
Yalnızlık kavramı
pek çok yaklaşımla açıklanmaya çalışılmış olup duygusal ve davranışsal öğeleri reddetmeyen
bilişsel yaklaşıma göre bireyin sahip olduğu ile sahip olmayı arzu ettiği
ilişkiler arasındaki uyuşmazlık ve farklılık algılandığında yaşanılan bir
durumdur (Peplau ve diğerleri, 1982; Peplau ve Perlman, 1982). Bu durumda birey
sahip olmayı arzu ettiği bir ideal ilişki tanımlayabilmekte ya da var olan
ilişkilerinde doyumsuzluk yaşıyor olabilmektedir. Bilişsel bakış açısına göre
yalnızlık, bireyin içsel yaşantıları ile algıları çerçevesinde ele
alınmaktadır. Böylece yalnızlık yaşayan bireyin kendisini ve sosyal yaşam
ilişkilerini nasıl algıladığına ve değerlendirildiğine odaklanılır (Duy, 2003).
Bir araştırmada 528 sosyal medya kullanıcısı gencin kendilerine sorulduğunda
sosyal medya kullanımının yalnızlığı ve bencilliği arttırdığını düşündüklerini
bildirmişlerdir (Bozkurt, 2018).
Günümüzde pek çok
yönden bireylerin algılarını belirleyebilmek amacıyla ölçme araçları
üretilmektedir. Yalnızlık bilişsel bağlamda ele alındığında araştırmacıların
birtakım belirleyiciler ortaya attığı ve devamlı güncellenerek pek çok
ölçütlerin farklı ölçme araçları içinde yer alarak alanyazına katıldığı
görülmektedir (Russell, Peplau ve Cutrona, 1980).
Yalnızlığın
belirlenebilmesine yönelik olarak çalışmaların öncelikle yalnızlığı
boyutlandırma ve bireyler özelinde bu boyutların ele alınması yönünde
yapıldığı, sonraları ise yalnızlığı psikometrik olarak inceleyebilmek için söz
konusu boyutlardan yola çıkılarak yalnızlık ölçeği geliştirme çabalarına doğru
yol aldığı görülmektedir.
Böylece bu
araştırmada yalnızlık ve yalnızlığın belirleyicilerine yönelik alanyazın
incelemesi yapılarak yalnızlığın belirleyicilerinin ortaya koyulması
amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda alanyazında yer alan yalnızlık boyutları
ve ölçekler incelenerek günümüz şartlarına yönelik önerilerde bulunulacaktır.
2. Yöntem
Araştırmada yöntem doküman incelemesi
olarak belirlenmiş olup çevrimiçi veritabanları, tez kütüphanesi, internet
siteleri, kitaplar incelenerek yalnızlığa yönelik alanda yapılmış tezler,
makaleler, kitap çalışmaları ile internet sitelerindeki bilimsel yazılar ele alınmıştır.
Doküman incelemesi, araştırılan konu hakkında bilgilerin yer aldığı yazılı
materyallerin analizini ifade etmektedir (Yıldırım ve Şimşek, 2008).
Ulaşılan kaynaklar değerlendirildiğinde,
yalnızlığın tanımlanması, yalnızlık boyutları, yalnızlığın nedenleri, yalnızlık
ölçekleri başlıkları altında sınıflandırılarak pek çok kaynak incelemeye
alınmıştır. İnternet sitelerinde yayınlanan raporlar ve güncel bilimsel
bilgiler de katılarak kapsamlı bir alanyazın sentezi ortaya koyulmuştur.
Buna göre yapılan incelemeler
doğrultusunda araştırmada “yalnızlığın boyutları”, “dijital çağda yalnızlığın
ölçülmesi” ve “yalnızlığın belirlenmesinde aile ve çocukluk dönemi” başlıkları
altında kaynakların sentezlenmesine karar verilmiştir.
3. Yalnızlığın
Boyutları
Yalnızlık
boyutları pek çok araştırmacı tarafından geçmişten bu yana ilgi çeken bir konu
olmuştur. Weiss (1987) yalnızlığın boyutlarının olduğunu ve iki şekilde
yaşandığını belirtmektedir. Duygusal ve sosyal yalnızlık olarak belirtilen
yalnızlık boyutlarından duygusal olanı bebeklikteki anne-baba figürlerine olan
bağlanma şeklinin yetişkinlikte bilişsel-duygusal-algısal formu olarak
açıklanmaktadır. Yani bireyin başka birisiyle herhangi yakınlığının ya da
bağlanmasının olmaması durumunu ifade etmekte olup yakın ve samimi ilişkinin
kaybı sonucu oluşabilmektedir. Sosyal yalnızlık ise mantıksal olmaktan çok, bir
sendrom olarak görülmekte olup bireyin sosyal ilişki ağından yoksun olması ile
oluşmaktadır. Bu durum, bireylerin farklı bir yere taşınması, yeni bir
okula/işe başlaması gibi yaşantılar sonucu ortaya çıkabilmektedir.
Jones (1987) ise,
yalnızlığı durumsal ve sürekli olarak ikiye ayırmaktadır. Buna göre, durumsal
yalnızlık şimdiki zamanda yaşanılan ve yakın zaman içinde kişilerarası
ilişkilerde yaşanılan eksiklikten, yoksunluktan yaşanan bir yalnızlık boyutu
iken, sürekli yalnızlık daha çok, oldukça kararlı kişilik özelliklerinin
bireyin süregelen bir şekilde kişilerarası ilişkilerde başarısızlıklara,
olumsuzluklara neden olmasından kaynaklanmaktadır.
Sadler ve Johson (1980) yalnızlığın dört alt
boyutu olduğunu belirtmiştir. Buna göre kozmik, kültürel, sosyal ve
kişilerarası boyutlarda yaşanılan yalnızlık duygusu vardır ve bunların arasında
en karmaşık olanı kozmik yalnızlıktır. Kozmik olan bireyin evrenle, mistik
öğeler ve kader yani nihai amaç olarak gördüğü şeyle ilişki içinde olmasını
ifade etmektedir. Kültürel yalnızlık bireyin sahip olduğu kültürel özelliklere,
değerlere yabancılaşması ve uzaklaşması durumunda ortaya çıkmakta ve göç olgusu
bu durumu betimlemektedir. Sosyal yalnızlık boyutu ise bireyin içinde bulunduğu
yakın sosyal çevreye yabancılaşması, uzaklaşması, içinde bulunduğu sosyal çevre
tarafından soyutlanması durumlarında ortaya çıkmaktadır. Farklı yaş
dönemlerinde bulunan birçok kişinin önem verdiği kişilerden ayrılması da
kişilerarası yalnızlık olarak görülmektedir ve yaşamın bir gerçeği olarak
evrenseldir (Sadler ve Johnson, 1980, s.54).
Araştırmalarda
yalnızlık boyutlarının oldukça çeşitlendirildiği görülmektedir. Beck ve Young
(1978) ise, yalnızlığın üç farklı alt boyutu olduğunu ileri sürmüşlerdir.
Bunlar kronik yalnızlık, durumsal yalnızlık ve geçici yalnızlık. Buna göre, birkaç
yıl süreğen, kişilerarası doyum sağlayıcı ilişkiler kuramama durumunda kronik,
bireyin yaşamında meydana gelen değişim sonucu (başka bir ilde üniversite
okumak gibi) oluşan durumsal, en sık yaşanan hatta günün herhangi bir diliminde
gerçekleşebilen türdeki ise geçici yalnızlıktır.
Yalnızlık bazı
araştırmacılar tarafından yaratıcı ve kişiyi geliştirici bir süreç olarak
görülürken, bazı araştırmacılara göre rahatsızlık, hatta patolojik bir süreçtir
(Fromm-Reichmann, 1980; Landau, 1980; Moustakas, 1961; Tillich, 1980).
Yalnızlığın bir yaşantı olduğunu merak eden araştırmacılar tarafından yapılan
bireysel ya da klinik çalışmalar ile yalnız bireylerin ne tür duygular
yaşadığının araştırıldığı görülmektedir. Yapılan araştırmalar sonucunda
bireylere sorulan sorular analiz edildiğinde yine söz konusu bazı boyutlar
ortaya çıkmıştır. Örneğin 1982 yılında 3500 kişi ile yapılan bir araştırmada 27
tane duygu ifadesi içeren anket formu uygulanmış, ifadelerin 4 ayrı faktörde
(ümitsizlik-desperation, depresyon-depression, sabırsız/aceleci
sıkılma-impatient baredom, kendini küçümseme-self-deprecation) toplandığı
bulunmuştur (Rubenstein ve Shaver, 1982).
Alanyazın
incelendiğinde yalnızlığın tek boyutlu olmaktan ziyade çok boyutlu bir yaşantı
olduğu kabul görmektedir. Rokach (1988), yalnızlığa ilişkin bireylerin öznel
yaşantılarını sorguladığı yaşları 19-45 arasındaki 434 katılımcı ile yürüttüğü
araştırmada kendilerini yalnız hissettiklerindeki duygu ve düşüncelerini
yazmaları sonucu yaşantılarının 4 başlık altında toplandığı ortaya çıkmıştır:
(1) Benliğe yabancılaşma (self-alienation): Boşluk ve kendini yok sayma, (2)
Kişilerarası soyutlanma (interpersonal isolation): Yakın ilişki yoksunluğu,
terkedilme, algılanan sosyal yabancılaşma, (3) Istırap (agony): İçsel kaos ve
duygusal karmaşa, (4) Zorlamalı tepkiler (distressed reactions): Fizyolojik ve
davranışsal zorlanma, kendini küçümseme, sosyal ilişkilerden uzak durma ve
eylemsizlik.
Rokach (1998),
bireylerin yalnız olduğu sonucuna ulaşırken birtakım basamaklardan geçtiğini
ileri sürmektedir. Bunlar; acı ve farkındalık (pain and awareness), inkâr
(denial), alarm ve kavrama (alarm and realization), nedenlerini araştırma ve
kendinden şüphe etme (searching for causes and self-doubt), kabul etme
(acceptence) ve başetme olarak sıralanmaktadır. Buna göre yalnız olan birey ilk
aşamada farkında olmayıp, daha sonra söz konusu süreçlerden geçer. Bu süreçte
yalnız olan bireylerin genellikle yalnızlıklarını saklamaya çalışarak bu
duygudan kurtulmaya çalıştığı belirtilmektedir.
Young (1982)
bilişsel-davranışçı terapiyi benimseyerek bireyin ilişki kurmada ve yalnızlığın
üstesinden gelmede 6 basamaktan oluşan bir süreçten geçtiğini öne sürmüştür. Bu
süreçte bir basamağın başarılması genellikle bir önceki basamağın başarıyla
geçilmiş olmasına bağlı olmaktadır ve yapılan değerlendirmelerde bireyin hangi
basamakta olduğuna karar verilmektedir. Böylece aksamaların hangi basamakta
olduğuna yönelik çalışmalar gerçekleştirilmektedir. Yaptığı klinik gözlemler
sonucu Young yalnızlığın farklı boyutlarda yaşanabileceğini ve danışanların
farklı yalnız gruplar içinde yer alabileceğini öne sürmektedir.
Young (1982)
biliş, davranış ve duygu durumları içeren yalnızlığa dair grupları şu başlıklar
altında tanımlamıştır (s.393): (1) Tek başına olmaktan mutsuzluk duyma
(discontented being alone), (2) Düşük benlik kavramı (low self-concept), (3)
Sosyal kaygı (Social anxiety), (4) Sosyal uygunsuzluk (Social awkwardness), (5)
Güvensizlik (mistrust), (6) Sınırlama (constriction), (7) Eş seçiminde sorular
(problems in partner selection), (8) Yakınlığı reddetme (intimate rejection),
(9) Cinsel kaygı (sexual anxiety), (10) Duygusal bağlanma kaygısı (anxiety
about emotional commitment), (11) Güvensiz edilgenlik (insecure passivity),
(12) Gerçek dışı beklentiler (unrealistic expectations).
Söz konusu gruplandırma
çalışmaları ardından bireylerin yaşadıkları yalnızlığın üstesinden gelmede öne
sürülen 6 basamak ise, tek başına olmak (being alone), sıradan arkadaşlıklar
(casual friendships), karşılıklı kendini açma (mutual self-disclosure),
potansiyel bir eşle görüşmek (meeting a potentially intimate partner), yakın
ilişki kurmak (developing intimacy), uzun süreli duygusal bağlanma (long-term
emotional commitment) şeklindedir.
Yalnızlık olgusunu
açıklamaya yönelik olarak yapılan diğer bir çalışmada 1989 yılında Rokach
tarafından yapılmış olup, yalnızlığın nedenleri doğrudan bireylerin öznel
yaşantılarından yola çıkılarak ortaya koyulmaya çalışılmıştır. Yalnızlık
nedenlerinin belirlenmesine yönelik olarak farklı demografik özelliklere sahip
526 kişiyle yürütülen çalışmada, yalnızlık nedenlerinin üç faktör altında
toplandığı belirlenmiştir. Bu faktörlerden ilki olan ilişki kurma
yetersizliğinin (relational deficts) altında üç faktör olduğu belirtilen
çalışmada, yetersiz sosyal destek sistemi, sosyal soyutlanma ve sorunlu
ilişkiler alt boyutları raporlanmıştır. İkinci faktör, travmatik yaşantılar (traumatic
events) olup bu faktörün alt boyutları ise yer değiştirme, kayı ve kriz olarak
belirlenmiştir. Üçüncü faktör olarak belirlenen kişilik ve gelişimsel
değişkenlerin altında gelişimsel bozukluklar ve kişisel yetersizlikler
olarak adlandırılan iki boyut bulunmaktadır (Rokach, 1989a).
Bu noktadan
hareketle bu çalışma akabinde yapılan diğer bir çalışmada Rokach ve Brock
(1996) yine benzer bir çalışma yürütmüş önceki çalışmadan farklı olarak beş
faktörün olduğunu ileri sürmüştür. Buna göre, kişisel yetersizlikler faktörünün
varyansın %17’sini açıkladığını belirttikleri çalışmada, bu boyutta özellikle
bireylerin kendisinde olduğunu düşündüğü düşük benlik saygısı gibi olumsuz
özellikler tespit edilmektedir. Ayrıca diğer faktör olan gelişimsel
bozuklukların da varyansın %16’sını açıkladığı belirtilmektedir. Özellikle
çocukluk döneminde yaşanan istismar bu boyutta ölçülmekte olup diğer
faktörlerin açıkladığı varyans oranları daha düşüktür. Örneğin, üçüncü faktör
olan yakın ilişkilerde doyumsuzluk %5 oranında varyansı açıklarken, dördüncü
faktör olan yer değiştirme/önemli ayrılıklar %4’ünü açıklamaktadır. Beşinci
faktör ise sosyal aykırılık olarak tanımlanmış olup %4 oranında varyansı
açıklamaktadır. Söz konusu faktörel yapı kullanılarak yürütülen bir araştırmada
ergenlerin, genç yetişkinlerin ve yaşlıların benzer tablo ortaya koyduğu öne
sürülmektedir (Rokach, 2000a, 2000b).
Ayrıca 180
üniversite öğrencisi ile yürütülen yalnızlığın nedenlerinin sıralandığı bir
araştırmada Michela, Peplau ve Weeks (1982), kötümserlik, reddedilmekten
korkma, çaba göstermeme, şanssızlık, bilgisizlik, utangaçlık, fiziksel
çekiciliği olmama, diğer gruplar/ilişkiler, diğerlerinin korkuları, kişisel olmayan
durumlar, fırsat yoksunluğu, diğerlerinin isteksizliği ve antipatik kişilik
yapısı nedenlerinin yalnızlıkta rol oynadığı belirtilmektedir. Bu nedenler
içsel ve dışsal olarak gruplandırılarak değişebilen ve değişmeyen nedenler
olarak boyutlandırılmıştır. Bu bağlamda bireylerin yalnızlık nedenleri
araştırılırken bu boyutların dikkate alınması gerekliliği vurgulanmaktadır
(Michela, Peplau ve Weeks, 1982).
Günümüzde dijital
teknolojilerin yaygınlaşması ve özellikle sosyal medya kullanımının küresel
olarak yoğun kullanılması sosyal yaşamı sanal ortama taşıyarak sosyalleşme ve
yalnızlık olgusunu farklı bir boyuta taşımış olduğundan bu olguların ve
özellikle yalnızlık boyutlarının tekrar ele alınması gerekli kılmıştır. Bu
bağlamda dijital ortamda yalnızlığın ölçülmesine yönelik araştırmaların
yapıldığına rastlanmaktadır.
4. Dijital Çağda Yalnızlığın Ölçülmesi
Yapılan
araştırmalarda yalnızlığın ne seviyede olduğunun belirlenebilmesine yönelik sınırlı
sayıdaki birtakım ölçme araçlarının geliştirilerek ya da uyarlanarak farklı
değişkenler açısından incelemelerin yapıldığı görülmektedir (Çeçen, 2017;
Demir, 1989; DiTommaso, Brannen ve Best, 2004; Doğan ve diğ., 2011; Hays ve
DiMatteo, 1987; Russell, Peplau ve Cutrona, 1980). Ülkemizde yürütülen
yalnızlık araştırmalarının özellikle 2000’li yıllardan bu yana dijital
bağımlılıklar ile birlikte oldukça yaygınlaştığı görülmektedir. Bu
araştırmaların bir kısmında yalnızlığın, sosyal ve duygusal yalnızlık
boyutlarıyla ele alındığına rastlanmaktadır (Altıparmak, 2019; Anlı, 2018;
Çeçen, 2007; Özatça, 2009; Saruhan, 2018).
Sosyal
ve duygusal yalnızlık ölçeği (SDYÖ) 2004 yılında DiTommaso, Brannen ve Best
tarafından geliştirilmiş olup Çeçen (2007) tarafından Türkçe’ye uyarlanmıştır.
Ölçeğin orijinal formu 37 madde olsa da geliştiriciler zaman tasarrufu sağlamak
adına 15 maddelik kısa formunu hazırlamıştır. 7’li likert türde olan ölçek, 1
(kesinlikle uygun değil) ile 7 (tamamen uygun) arasında puanlanmakta olup,
romantik, aile ve sosyal ilişkilerdeki yalnızlığı ölçecek şekilde
boyutlandırılmıştır. Türk kültürüne adaptastonunu yapan Çeçen’in (2007), ölçme
aracının faktör analizi, doğrulayıcı faktör analizi, benzer ve farklı ölçekler açısından
geçerlilik analizlerini yaparak alanyazına kattığı görülmektedir.
Sosyal
ve duygusal yalnızlık ölçeği ile ülkemizde yürütülen bir tez çalışmasında
üniversite öğrencilerinin sosyal ve duygusal yalnızlığın yaşamdaki anlamı
yordayıp yordamadığı araştırılmıştır. 450 üniversite öğrencisi ile yapılan
araştırmada yaşamda anlamın varlığıyla romantik yalnızlık, aile yalnızlığı ve
sosyal yalnızlık arasında negatif yönde anlamlı ilişkiler bulunmuştur. Buna
göre yaşamda anlamın varolduğu durumda yalnızlık seviyesinin azaldığı ortaya
çıkmıştır ve bu doğal bir sonuç olarak görülmektedir (Altıparmak, 2019).
Ayrıca
birtakım araştırmalarda aile üyeleri, arkadaşlar ve romantik partnerleriyle
doyurucu ve destekleyici ilişkilere sahip olan bireylerin, özellikle
yetişkinlerin, benlik saygısı ile üniversite yaşamına uyum düzeyleri daha
yüksek seviyede bulunurken, bu bireylerin daha az yalnızlık yaşadığı
belirtilmektedir (Alabucak, 2019; Bagwell ve diğ., 2005; Shulman, Kalnitzki ve
Shahar, 2009; Wintre ve Yaffe, 2000).
Diğer
yandan, internet bağımlılığı, sosyal medya bağımlılığı, facebook bağımlılığı
gibi değişkenlerle yalnızlık arasındaki ilişkinin incelendiği araştırmaların
özellikle üniversite öğrencileri ya da lise öğrencileri gibi genç gruplarla
yürütüldüğü, yalnızlık ile dijital türdeki bağımlılıklar arasında pozitif yönde
anlamlı ilişkilerin bulunduğu görülmektedir (Akyazı ve Tutgun-Ünal, 2013; Derdiyok,
2015; Gökmen, 2019; Hayırcı, 2019; Özgür, 2013; Tutgun, Deniz ve Moon, 2011; Wei,
Russel ve Zakalik, 2005). Örneğin, Türkiye ile Güney Kore’deki 595 üniversite
öğrencisi ile yürütülen bir araştırmada, problemli internet kullanımı ile
yalnızlık arasında pozitif yönde anlamlı ilişki tespit edilmiştir. Buna göre
problemli internet kullanımı arttıkça yalnızlık da artmaktadır ve bunun tersi
durumu da benzer şekilde işlemektedir. Aynı zamanda araştırmada Koreli
öğrencilerin daha yalnız olduğu sonucuna varılmıştır (Tutgun, Deniz ve Moon,
2011).
Tutgun,
Deniz ve Moon’un (2011) araştırmasında öğrencilerin yalnızlık seviyesi Russell,
Peplau ve Cutrona (1980) tarafından geliştirilen UCLA (University of California
Los Angeles) Yalnızlık
Ölçeği ile ölçülmüş olup bu ölçeğin ilk defa Türkiye’deki bir örnekleme
uygulayabilmek için Türkçe’ye uyarlama çalışmalarını Demir’in (1989) yaptığı görülmektedir.
Alanyazın
incelendiğinde ülkemizdeki pek çok araştırmada yalnızlık seviyesinin UCLA
Yalnızlık Ölçeği ile belirlendiğine rastlanmaktadır. 10’u düz 10’u ters olan 20
maddeden oluşan dörtlü likert türdeki ölçeğe katılımcılar her bir maddeyi
okuyarak söz konusu durumu yaşayıp yaşamadıklarını 1 (Ben bu durumu hiç
yaşamadım) ile 4 (Ben bu durumu sık sık yaşarım) arasında işaretleyerek
katılmaktadır. Günümüzde halen yaygın olarak kullanılan UCLA ölçeği ile pek çok
yüksek lisans, doktora tez çalışmaları ve araştırmaların gerçekleştiği
görülmektedir (Akpınar, 2019; Başoğlu, 2019; Çalışır, 2019; Demirli, 2013; Dok,
2018; Gencel, 2019; Gökmen, 2019; Hayırcı, 2019; Sevindik, 2019; Tutgun, Deniz
ve Moon, 2011; Varol Afo, 2018).
UCLA
yalnızlık ölçeği kullanılarak yapılan araştırmalar incelendiğinde, yalnızlık
ile yaşam doyumu ve özsaygı arasındaki ilişkinin incelendiği araştırmalara
rastlanmaktadır. 5 üniversiteden 143 erkek öğrenci ile yürütülen bir
araştırmada, öğrencilerin yalnızlık düzeyleri ile yaşam doyumları arasında
negatif bir ilişki bulunmuştur. Yani yaşam doyumu arttıkça yalnızlığın azaldığı
sonucuna varılmıştır (Hasnain, 2012). Diğer bir araştırmada ise 308 Rekreasyon
bölümü öğrencisinin yalnızlık düzeyi yüksek bulunmuş olup, yalnızlık düzeyi ile
yaşam doyumu arasında pozitif yönde düşük düzeyde ilişki tespit edilmiş, benlik
saygısı ile ilişki bulunmamıştır (Gencel, 2019).
Diğer
yandan bazı araştırmalarda ise UCLA Yalnızlık Ölçeğinin Kısa Formunun
kullanıldığına rastlanmaktadır (Alabucak, 2019; Doğan ve diğ., 2011; Hays ve
DiMatteo, 1987). Buna göre, UCLA Yalnızlık Ölçeği Kısa Formu (ULS-8), Hays ve
DiMatteo (1987) tarafından 199 üniversite öğrencisi ile yürütülen bir çalışma
sonucunda geliştirilmiş olup Russell, Peplau ve Cutrona (1980) tarafından
geliştirilen UCLA Yalnızlık Ölçeği (ULS-20) üzerinde açımlayıcı faktör
analizinin gerçekleştirilmesiyle ortaya çıkmıştır. Böylece 5 faktörlü yapı elde
eden araştırmacılar, ilk faktörde toplanmış 8 madde ile UCLA Yalnızlık Ölçeği
Kısa Formunu elde etmişlerdir. Ölçek 4’lü likert türde olup 1 (Hiç uygun değil)
ile 4 (Tamamen uygun) arasında puanlanmakta olup ölçekten alınan yüksek puan
yalnızlık düzeyinin yüksek olduğunu işaret etmektedir. Ölçeğin Türkçe formunu
ise Doğan, Akıncı Çötok ve Göçet Tekin, 2011 yılında 553 öğrencinin katılımıyla
yürüttükleri araştırmada geçerlik ve güvenirlilik çalışmalarını yaparak
gerçekleştirmiştir.
Son
yıllardaki iletişim teknolojilerinin getirisi olan akıllı telefonların
kullanımındaki artış ve internete bu cihazların sunduğu erişim kolaylığı
beraberinde iletişim kolaylığı ile sosyal hareketliliği artırırken,
beklenilenin aksine yalnızlık duygusu yaşayan insan sayısını da arttırdığı
araştırmalarda vurgulanmaktadır (Hayırcı, 2019; Karababa ve Dilmaç, 2016; Mert
ve Özdemir, 2018; Tarhan, 2020a).
Bu
yöndeki araştırmaların çoğunlukla UCLA Yalnızlık Ölçeği ile yürütüldüğü,
ölçeğin yanına dijital bağımlılıklara yönelik ölçeklerin de beraberinde
kullanıldığı görülmektedir. Buna göre, Hayırcı’nın (2019) 284 lise öğrencisi
ile yaptığı bir araştırmada akıllı telefon bağımlılığı arttıkça yalnızlık
düzeyinin arttığı görülmüştür. Yaşları 15-52 arasında olan 258 erkeğin
katılımıyla yürütülmüş başka bir araştırmada da yalnızlık, yalnızlıktan kaçış
ve çevrimiçi kimliğin aşırı oyun kullanımını yordadığı bulunmuştur. Buna göre,
günde 5 saatten fazla oyun oynanyanların yalnızlıktan kaçış düzeyleri fazladır
ve bu kişiler çevrimiçi kimlik oluşturmak için oyun oynamayı tercih etmektedir
(Gökmen, 2019).
Sosyal
medyada geçirilen süredeki hızlı artış ile her yaştan bireyin sosyal medyada
bulunma isteğinin giderek yaygınlaşması yalnızlığın ölçülmesi noktasında farklı
bakış açılarını doğurmuştur. Böylece, sanal ortamda sosyalleşme olgusu dikkate
alınarak bireylerin sanal ortamda yaşadıkları yalnızlığın ölçülmesine yönelik
bir ölçme aracı geliştirme girişiminde bulunulmuştur. 2014 yılında Korkmaz,
Usta ve Kurt tarafından geliştirilen “Sanal Ortam Yalnızlık Ölçeği” (SOYÖ), üç
faktör altında toplanan toplam 20 maddeden oluşan 5’li likert türde bir ölçek
olarak ortaya çıkmıştır. Sanal ortamdaki yalnızlığı ölçen bu ölçeğin faktörleri
“Sanal Sosyalleşme”, “Sanal Paylaşım” ve “Sanal Yalnızlık” olarak
belirlenmiştir (Korkmaz, Usta ve Kurt, 2014).
Sanal
sosyalleşme boyutu incelendiğinde “Sanal ortamda oldukça
sosyal bir insanım”, “Sanal ortamda ilgilerim ve fikirlerim çevremdekilerce
paylaşılıyor”, “Sanal ortamda kendimi çevremdeki insanlarla uyum içinde
hissediyorum” gibi maddelerin yer aldığı görülmektedir. Sanal paylaşım
boyutunda, “Sanal ortamda daha çok dertleşebileceği insanlar var”, “Sanal
ortamlar bana içime kapanıklığımı ve mutsuzluğumu unutturuyor”, “Sanal ortamda
beni daha çok anlayan insanlar var” gibi maddeler yer almaktadır. Sanal
yalnızlık boyutu incelendiğinde ise, “Sanal ortamda kimse beni
ilgilendirmiyor”, “Sanal ortamdaki arkadaşlıklar bana sahte geliyor”, “Sanal
ortamlarda gerçek ortamlara göre sık sık yanlık anlaşılırım” gibi ifadelerin
yer aldığı görülmektedir.
Dijital
nesil, milenyum kuşağı, dijital yerli, Y kuşağı gibi değişik adlandırmalar ile
anılan yeni kuşakların daha iyi tanımlanması açısından SOYÖ gibi ölçeklerin
üretilerek alanyazına katılması önemli görülmektedir. Bu bağlamda görülüyor ki,
yapılan pek çok çalışmanın ve geliştirilen ölçme araçlarının, dijital çağın
getirisi olan sosyal medya gibi platformlarla dönüşen değer ve davranışlar
dikkate alındığında, güncellenmesi gereklilik haline gelmiştir.
Yalnızlık
çalışmalarının gençlerle yürütüldüğü araştırmaların yanında sınırlı sayıda da
olsa çocuklar ile yapılan araştırmalara ve ölçek geliştirme çabalarına rastlanmaktadır.
Çocuklar için yalnızlık ölçeğinin ilk kez Asher, Hymel ve Renshaw (1984)
tarafından 3-6. sınıf öğrencilerinin yalnızlığını ölçmek için geliştirildiği
görülmektedir. Daha sonra Asher ve Wheeler (1985) tarafından küçük
değişikliklerle okul temelli yalnızlık ölçeği haline getirdiği
belirtilmektedir. İlerleyen yıllarda
Parkhurst ve Asher’in (1992) ölçeği, ortaokul öğrencilerine uygun hale
getirdikleri görülmektedir. Son olarak da Cassidy ve Asher (1992) ölçeği 5-7
yaş grubundaki çocuklar için uygun hale getirmiştir.
Buna
göre ülkemizde çocukların yalnızlığını belirlemeye yönelik yapılan
araştırmalarda, araştırmaya alınacak örneklemin yaş grubuna göre ilgili ölçeğin
Türkçe’ye çevrilerek uyarlandığı görülmektedir. Yazıcı, Duyan ve Gelbal’ın
(2013) 5-7 yaş aralığındaki çocuklarla yürüttüğü bir araştırmada çocukların
yalnızlık düzeyini belirleyebilmek için Cassidy ve Asher (1992) tarafından
geliştirilen “Yalnızlık ve Sosyal Memnuniyetsizlik Ölçeğinin” Türk çocuklarına
uyarlanarak kullanıldığı görülmektedir. Buna göre ölçek 23 maddeden oluşmakta
olup çocukların kendi tarafından cevaplanmaktadır. 8 maddesi çocukların
hobilerine yönelik dolgu sorulardan oluşan ölçeğin, 15 maddesi ise yalnızlık ve
memnuniyetsizlik üzerine sorulardan oluşmaktadır. 3’lü likert türdeki ölçekte
“Evet”, “Bazen” ve “Hayır” seçenekleri bulunmaktadır (Yazıcı, Duyan ve Gelbal,
2013).
Diğer
bir araştırmada Kaya (2005), Asher ve Wheeler’in geliştirdiği (1985) “Çocuklar
için Okul Temelli Yalnızlık Ölçeğinin” Türkçe formunu geçerlik ve güvenirlik
çalışmalarını yapmıştır. Orijinali 3-6. sınıf öğrencilerine uygun olarak
geliştirilen ölçeğe 7. ve 8. sınıf öğrencileri dahil edilerek Türkçe’ye
uyarlanan ölçeğin, 3-8. sınıf öğrencilere uygun hale getirildiği belirtilen
çalışmada, 8’i dolgu maddesi olmak üzere 24 maddelik ölçeğin ortaya çıktığı
bildirilmektedir. Dolgu maddeleri çocukların hobilerine yönelik “Kitap okumayı
severim”, “Spor yapmayı severim” ve “Çok TV seyrederim” gibi maddeler olup
toplam yalnızlık puanın hesaplanmasında dikkate alınmamaktadır. 5’li likert
türündeki ölçek maddelerine ise çocukların “Benim için her zaman doğru” ile
“Benim için hiçbir zaman doğru değil” olarak derecelendirilmiş katılım
düzeylerini her bir madde için 1 ile 5 arasında işaretlemeleri gerekmektedir. Tersten
puanlanan maddelerin de bulunduğu ölçekten alınan puanın yüksekliği yalnızlık
seviyesinin yüksek olduğu şeklinde değerlendirilmektedir (Kaya, 2005).
Çocukluk
döneminde yalnızlık dikkate alınırken, diğer yandan çalışma hayatındakiler
açısından iş yaşamındaki yalnızlığın da merak edilmesi ve bu konuda sınırlı
çalışmanın olması sonucunda Wright, Burt ve Strongman (2006) tarafından “İş
Yaşamında Yalnızlık Ölçeğinin (İYYÖ)” (Loneliness at Work Scale -LAWS) geliştirildiği
görülmektedir. LAWS, 16 maddeden oluşan, bir ucunda “Hiç katılmıyorum”, diğer
bir ucunda “Tamamen katılıyorum” şeklinde 7’li derecelendirilmiş likert türünde
bir ölçektir. Duygusal Yoksunluk ve Sosyal Arkadaşlık olarak
boyutlandırılmış ölçeğin Türkçe’ye uyarlama çalışmalarının Doğan, Çetin ve Sungur
(2009) tarafından yapıldığı görülmektedir. İş doyumu ve örgütsel bağlılık
ölçekleri ile geçerlik çalışmaları yapılarak Türk çalışanlar için uygun olduğu
sonucuna varılan ölçeğin iş ortamında etkin olan yalnızlığı ölçtüğü belirtilmektedir.
İş
yaşamında yalnızlık ölçeği incelendiğinde, duygusal yoksunluk boyutu altında
“İş yerindeyken kendimi genel bir boşluk duygusu içinde hissederim”, “Kendimi
iş arkadaşlarımdan duygusal olarak uzak hissediyorum”, “Çalıştığım iş yerinde
dostluk anlayışı hakimdir” gibi 9 maddenin, sosyal arkadaşlık boyutu altında
ise “İş yerinde sosyal ilişkilerim vardır”, “İş yerinde mola zamanlarında
beraber vakit geçirebileceğim biri vardır”, “İş yerimdeki sosyal etkinliklere
(piknik, parti, yemek vs.) katılırım” gibi 7 maddenin yer aldığı görülmektedir.
Diğer
yandan iş yaşamında yalnızlığı belirleyebilmek için UCLA Yalnızlık Ölçeğinin de
kullanıldığına sıkça rastlanmaktadır. Görülüyor ki; kişinin genel olarak içinde
bulunduğu yalnızlığın seviyesi belirlenirken, iş ortamı, sosyal medya ortamı
gibi alanlara özgü yalnızlık ölçekleri de geliştirilmektedir ve değişen şartlar
ile farklı bakış açılarıyla yalnızlık çalışmalarının kapsamı giderek artmaktadır.
Ayrıca yalnızlığın belirleyicisi olarak kişinin doğumundan itibaren bağ kurduğu
anne, baba, kardeş yapılarının etkisi de oldukça önemli olduğundan ayrıca
incelenmesi gerekmektedir.
5.
Yalnızlığın Belirlemesinde Aile ve Çocukluk Dönemi
Aile ilişkileri
bireylerin yaşamları boyunca iyi oluşları ile yakından ilişkili olmaktadır. Alabucak’ın
(2019) çalışmasına göre 18-25 yaş dönemini kapsayan ve ergenlikten yetişkinliğe
adım atılan süreci betimleyen beliren yetişkinlik dönemi de buna dahil
olup kardeş ilişkilerinin de iyi oluşla yakından ilgisi bulunmaktadır. Buna
göre, yalnızlık, kardeş ilişkilerine yönelik tutum ve aileden algılanan sosyal
desteğin psikolojik iyi oluş üzerinde anlamlı etkisi bulunmaktadır. Yapılan
araştırmalarda da aileden algılanan sosyal destek (Brannan ve diğ., 2013;
Tarhan, 2018, 2019) ve aileye yakın hissetme (Süleymanov, 2009; Tarhan, 2020a; Taylor,
Chatters, Hardison ve Riley, 2001) gibi faktörlerin beliren yetişkinlik
döneminde iyi oluş ile ilişkili olduğu ortaya konmuştur.
Diğer yandan
çocukluk dönemindeki yaşantıların yaşamın ileriki dönemlerinde yaşanan yalnızlığa
etkisinin olduğuna yönelik çalışmaların yapıldığı görülmektedir. Örneğin, çocuk
istismarına uğramanın yalnızlığı yordadığını bildiren bir araştırmaya 549
üniversite öğrencisi katılmış olup, erkek öğrencilerin kadınlara göre daha
fazla istismara maruz kaldığı ve daha yalnız oldukları ortaya çıkmıştır
(Başoğlu, 2019).
Günümüzün evrensel
sorunlarının hedonizm, narsisizm, mutsuzluk ve yalnızlık olduğunu bildiren
Tarhan, gelişen teknolojinin insanların yaşam standartlarını ve yaşam
kalitelerini yükselttiğine dikkat çekerken, buna rağmen insanların yalnız ve
mutsuz olduğunu vurgulamaktadır. Buna göre, modern çağda varlıklı zengin ama
yalnız insanların sayısı artmakta olup yalnızlık mutsuzluğu getirmektedir
(Tarhan, 2020a).
Diğer yandan,
İngiltere’de Manchester Üniversitesi ve BBC’nin işbirliği ile yaptığı
Yalnızlığın Anatomisi çalışması sonuçlarına göre, 16-24 yaş arasında yalnızlık
oranı yüzde 40 olarak tespit edilmiştir. Tarhan’a (2020a) göre, İngiltere’de
8,5 milyon kişi yalnız yaşamakta olduğundan Yalnızlık Bakanlığı kurulmuştur ve
özellikle gençler sosyal izolasyon yaşamakta olduğundan daha yalnızdırlar. Bu
yüzden, özellikle İngiltere ve Amerika’da intihar salgınına karşı önde gelen
üniversitelerde “pozitif psikoloji” dersi okutulmaktadır.
Uluslararası olarak
dünyayı saran yalnızlık sorununun kaynağı araştırıldığında yaşam süresince
oluşabilecek pek çok neden (teknoloji bağımlılıkları, kişilik problemleri,
yaşam alanı değişikliği, göç gibi) ile birlikte aile içi iletişim ve güven
faktörü karşımıza çıkmaktadır. Hatta iki araştırmada çocukluk dönemi itibariyle
sağlanacak aile içi iletişim ve güven ile sosyal medya bağımlılığı riskinin
azalabileceği belirtilmekte olup bağımlılığı önleyici olarak Tarhan’ın ileri
sürdüğü “5S+1M” kuralı öneri olarak sunulmuştur (Tutgun-Ünal, 2020b, 2020c).
Şekil 1. Tarhan’ın Güven Modeli (5S+1M)
Tarhan’a göre
(2020b) iletişimde güven duygusunun gelişmesi için 5S+1 M’ye ihtiyaç vardır:
Sevgi, Saygı, Sabır, Sadakat, Samimiyet ve Maneviyat. (Şekil 1). Gençlere ve
çocuklara kimlik kazandırmada rolü olan 5S+1M kuralının anne ve babalar
tarafından özümsenerek aile içinde uygulamaya geçirilmesiyle çocukların kimlik
inşasında oluşabilecek olumsuz etkiler de aza indirgenecektir.
Tutgun-Ünal’ın
(2020c) 2000 yılı ve sonrasında doğanları kapsayan YouTube kullanıcısı Z kuşağı
ile yürüttüğü çalışmada, ortaokul öğrencilerinin (ortalama 12 yaşındakiler)
YouTube kullanımı lise öğrencilerinden daha fazla bulunmuştur. İlk sırada
YouTube kullanımının yaş azaldıkça arttığının vurgulandığı araştırmada
çocukların kimlik inşasına YouTuber’ların etkisi olduğu ve çocukların özellikle
izledikleri YouTuber’ların karakterine bürünerek davrandıklarına yönelik pek
çok araştırmadan söz edilmektedir (Berryman ve Kavka, 2017;
; Corsaro, 2015;
Martinez ve Olsson, 2018).
Çocukların YouTube
videolarına fazlaca maruz kalması durumu yalnızlıklarını femonenlerle
giderdiklerine işaret etmekle beraber okul ödevleri, anne ve baba iletişimi,
oyun oynamak, yaşıtlarıyla ilişki kurmak gibi yapılacak yüz yüze aktiviteleri
de bertaraf etmelerine yol açmaktadır. Bu bağlamda söz konusu yaş grubundaki sosyal
medya kullanımının aile kontrolü ile sınırlandırılması ve çocuklarla tatmin
edici iletişim kurulmasında 55+1M kuralının aile içinde uygulanmasına bağlı
olduğu söylenebilir.
Dolayısıyla aile
ortamı ile birlikte özellikle çocukluk döneminin sağlıklı geçirilmesi yaşamın
ilerleyen aşamalarında iz süreceğinden hayati öneme sahiptir. Bu doğrultuda
ailelere çocukların medya kullanımlarının izlenmesine yönelik rapor
hazırlanmıştır (Ofcom, 2017). Raporda farklı medya türlerine farklı şekilde
limit koyulması gerekliliği bildirilmektedir.
Diğer
yandan 2017’deki TÜİK istatistiklerinde Türkiye’deki ilk beş yıldaki boşanma
oranının %39 olarak açıklandığı görülmektedir. Anne ile babasıyla birlikte
büyüme imkanının olmaması da çocukların, aile içinde 5S+1M kuralının
uygulanmasına engel oluşturacağından, güvensizlik, yalnızlık ve mutsuzluk
yaşama potansiyelini arttıracaktır. Bu bağlamda Tarhan, huzursuzluğun çocukta
davranış bozukluğu yaptığını belirterek huzurun sağlanması için çocukların
yetiştiği aile ortamında güven, iletişimin sağlanması, yalan söylenmemesi,
pozitif hedeflerin koyulması ve tutarlılık sağlanması gerektiğini ileri
sürmektedir (Tarhan, 2020b).
Aile
kurma konusunda gençlerin karşı cinse ve evliliğe bakış açısı oldukça
önemlidir. 638 üniversite öğrencisi ile yürütülen bir araştırmada gençlerin
rastgele cinsel yaşantıları ile bağlanma stillerinin yalnızlık algısı ile ilişkisi
incelenmiş olup kaçıngan bağlanma stiline sahip bireylerin, diğer bağlanma
stilindekilere göre tek gecelik ilişki yaşantı düzeyleri anlamlı derecede
yüksek bulunmuştur. Buna göre, kaygılı-kararsız bağlanan gençlerin yalnızlık
düzeyleri de yüksek bulunurken, güvenli bağlanan bireylerin daha az tek gecelik
ilişki yaşantısı olduğu ve yalnızlık seviyelerinin de düşük olduğu sonucuna
varılmıştır (Akpınar, 2019).
Gençlerin
aile kurma konusundaki tutumlarında çocukluk döneminde içinde bulundukları aile
ortamının rolü büyüktür. Bu bağlamda gerek yapılacak yalnızlık araştırmalarında
gerekse de geliştirilecek yalnızlık ölçeklerinde aile ve çocukluk döneminin
dikkate alınması önemli görülmektedir. Bu noktada 5S+1M güven modelinden destek
alınabileceği düşünülmektedir.
Yalnızlık
geçmişten bugüne insanın varoluşuyla ortaya çıkan bir durum olduğundan buyana tanımlama,
boyutlandırma, nedenlerini araştırma, ölçme, baş etme yolları sağlama gibi pek
çok açıdan araştırmacılar tarafından bilimsel yazında ele alınmıştır.
Araştırmalar
doğrultusunda, yalnızlığın, bireyin yalnız olmak istemediğinde yaşadığı
duygusal zorlanma olarak ele alındığı görülmüştür. Böylece, çok boyutlu bir
sendrom niteliğinde ele alınan yalnızlık olgusu için araştırmacıların birtakım
yalnızlık boyutlarını ortaya atması, yalnızlığın psikometrik olarak ölçülebilmesi
için birtakım ölçme araçlarının geliştirilmesine yol açmıştır.
Alanyazın
incelendiğinde, 1980’li yıllarda yalnızlığın boyutlarından bahsedilirken o
yıllarda ortaya çıkan UCLA Yalnızlık ölçeğinin günümüzde halen çoğu
araştırmada yalnızlık düzeyi belirlemede kullanıldığı görülmektedir. Bununla
birlikte 2010’lu yıllarda birtakım yalnızlık ölçeği geliştirme çabalarında
dijitalleşmenin etkileri görülmekte olup “Sanal ortamda yalnızlık ölçeğinin”
geliştirildiğine rastlanmaktadır. 2014 yılında Korkmaz, Usta ve Kurt tarafından
geliştirilen “Sanal Ortam Yalnızlık Ölçeği” ile “Sanal Sosyalleşme”, “Sanal Paylaşım”
ve “Sanal Yalnızlık” kavramlarının ortaya atıldığı ve ölçümleme yapıldığı
görülmektedir. Bununla birlikte, yurt dışında geliştirilen “Çocuklar için okul
temelli yalnızlık ölçeği”, “İş yaşamında yalnızlık ölçeği” gibi birtakım
ölçeklerin ülkemiz kültürü göz önüne alınarak uyarlandığı ve daha spesifik
gruplarda yalnızlık incelemelerinin yapıldığı ortaya çıkmıştır.
Günümüzde,
dijital çağda yalnızlığın sosyal medya ortamları ile birlikte ele alındığı ve
sosyal medya bağımlılığı, dijital oyun bağımlılığı, internet bağımlılığı gibi
sanal bağımlılıklar ile yalnızlık düzeyi ilişkisinin incelendiğine
rastlanmaktadır. Bu bağlamda çevrimiçi ortamı gerçek yaşamdaki ortamlara tercih
eden ve yeni medya ortamlarında günlük olarak yoğun vakit geçiren bireylerin
yalnızlığını ele alırken iletişim ve hatta yaşam biçimlerinin gerçek yaşamdan
sanala dönüşümünü ve her iki ortamın çift yönlü olarak birbirine olan etkilerini
gözden kaçırmamak gerekmektedir. Bu bağlamda ölçme araçlarına güncel bakış
açılarının yerleştirilmesi önemli görülmektedir.
Diğer
yandan yalnızlığın belirleyicisi olarak aile ve çocukluk döneminin ele alınması
da hayati öneme sahiptir. Aksi taktirde yapılan çalışmaların bir yönüyle eksik
olacağı açıktır. Yapılan araştırmalarda aile ilişkilerinin bireylerin yaşamları
boyunca iyi oluşları ile yakından ilişkili olduğu vurgulanmaktadır. Böylece bireylerin
iyi oluşları ile yalnızlıkları arasında ilişki olduğunun ortaya koyulması, aile
faktörünün yalnızlıkla ilişkisi olduğuna işaret etmektedir.
Sonuç
olarak; ilerleyen dönemde yapılacak yeni yalnızlık araştırmalarında
dijitalleşme ile birlikte dönüşen yaşam şekillerinin, sosyal medyanın birey
üzerindeki etkilerinin ve aile faktörü kapsamında 5S+1M güven modelinin yalnızlığın
belirleyicileri olarak dikkate alınmasının önemli olduğu düşünülmektedir.
Kaynakça
Akpınar, E. H.
(2019). Üniversite öğrencilerinin rastgele cinsel yaşantıları ile bağlanma
stilleri ve yalnızlık algısı düzeyleri arasındaki ilişkinin incelenmesi. Yüksek Lisans Tezi, Haliç
Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, İstanbul.
Akyazı, E. ve Tutgun-Ünal,
A. (2013). İletişim fakültesi öğrencilerinin amaç, benimseme, yalnızlık düzeyi
ilişkisi bağlamında sosyal ağları kullanımı. Global Media Journal TR,
3(6), 1-24.
Alabucak, E. (2019). Beliren yetişkinlerin
psikolojik iyi oluşlarını açıklamada yalnızlık, sosyal destek, kardeş
ilişkileri ve bazı demografik değişkenlerin rolü. Yüksek Lisans Tezi,
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, İstanbul.
Altıparmak, P. (2019). Üniversite
öğrencilerinde yaşamda anlamın yordayıcıları olarak sosyal duygusal yalnızlık
ve öz-anlayış. Yıldız Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek
Lisans Tezi, İstanbul.
Anlı, G. (2018). İnternet Bağımlılığı:
Sosyal ve Duygusal Yalnızlık. Uluslararası Bilimsel Araştırmalar Dergisi.
3(2), 389-397.
Asher, S.R., Hymel, S. ve Renshaw, P.
(1984). Loneliness in children. Child Development, 55, 14561464.
Asher, S.R. ve Wheeler, V.A. (1985).
Children’s loneliness: A comparison of rejected and neglected peer status. Journal
of Consulting and Clinical Psychology, 53, 500-505.
Asher, S.R. ve Paquette, J.A. (2003).
Loneliness and peer relations in childhood. Current Directions Psychological
Science, 12(3), 75-78.
Azizoğlu, S. (1993). Psikolojik yardım
aramaya yönelen ve yönelmeyen bireylerde stress, kontrol odağı inancı,
yalnızlık algısı ve psikolojik belirti gösterme düzeyi arasındaki ilişki. Yayınlanmamış
yüksek lisans tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.
Bagwell, C. L., Bender, S. E., Andreassi,
C. L., Kinoshita, T. L., Montarello, S. A. ve Muller, J. G. (2005). Friendship
quality and perceived relationship changes predict psychosocial adjustment in
early adulthood. Journal of Social and Personal Relationships, 22(2),
235-254.
Başoğlu, E. (2019). Üniversite
öğrencilerinde çocuk istismarı ve cinsiyetin yalnızlık üzerindeki rolü. Yüksek
Lisans Tezi, Ortadoğu Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Ankara.
Beck, A. T. ve Young, J. E. (1978).
College blues. Psychology Today, 80-93.
Berryman, R. and Kavka, M. (2017). ‘I guess a
lot of people see me as a big sister or a friend’: The role of intimacy in the
celebrification of beauty vloggers. Journal of Gender Studies, 26(3),
307–320.
Booth, R., Bartlett, D. ve Bohnsack, J.
(1992). An examination of the relationship between happiness, loneliness and
shyness in college students. Journal of College Student Development, 33,
157-162.
Bozkurt, V. (2018).
Sosyal medya kullanan gençler arasında bencillik ve yalnızlık. Türkiye'nin
Yüzyılı ve Geleceği Uluslararası Gençlik Sempozyumu Tebliğler Kitabı,
Yayına haz. M. Aslan, İstanbul.
Brannan, D., Biswas-Diener, R., Mohr, C.
D., Mortazavi, S. ve Stein, N. (2013). Friends and family: A cross-cultural
investigation of social support and subjective wellbeing among college
students. The Journal of Positive Psychology, 8(1), 65-75.
Cassidy, J. ve Asher, S.R. (1992). Loneliness
and peer relations in young children. Child Development, 63, 350-365.
Corsaro, W. A. (2015). The sociology of
childhood. Los Angeles: Sage.
Çalışır, H. (2019). Üniversite
öğrencilerinin sosyal medyada geçirdikleri zaman ile yalnızlık durumları
arasındaki ilişkinin incelenmesi. Yüksek Lisans Tezi, Atatürk
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Erzurum.
Çeçen, A. R. (2007). The Turkish Short
Version of the Social and Emotional Loneliness Scale for Adults (SELSA-S):
Initial Development and Validation. Social Behavior And Personality: An
International Journal, 35(6), 717-734.
Demir, A. (1989). UCLA yalnızlık ölçeğinin
geçerlik ve güvenirliği. Tiirk Psikoloji Dergisi, 7(23), 14-18.
Demirli,
A. (2013). The structural relationships of parenting styles, attachment dimensions,
loneliness and hope. Doktora Tezi, Ortadoğu Teknik Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Ankara.
Derdiyok, E. B. (2015). Üniversite öğrencilerinin
yalnızlık düzeyleri ve alkol kullanmaları arasındaki ilişki. Yayınlanmamış
yüksek lisans tezi. Beykent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
İstanbul.
DiTommaso, E., Brannen, C. ve Best, L. A.
(2004). Measurement and Validity Characteristics of the Short Version of the
Social and Emotional Loneliness Scale for Adults. Educational and
Psychological Measurement. 64 (1), 99-119.
Doğan, T., Çetin, B. ve Sungur, M. Z.
(2009). İş yaşamında yalnızlık ölçeği Türkçe formunun geçerlilik ve
güvenilirlik çalışması. Anadolu Psikiyatri Dergisi, 10: 271-277.
Doğan, T., Çötok,
N. A. ve Tekin, E. G. (2011). Reliability and validity of the Turkish Version
of the UCLA Loneliness Scale (ULS-8) among university students. Procedia-Social
and Behavioral Sciences, 15, 2058-2062.
Dok, B. (2018). Predictive roles of
loneliness and automatic thoughts on resilience of university students. Yüksek
Lisans Tezi, Yeditepe Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.
Duck,
S., Pond, K. ve Leatham, G. (1994). Loneliness and the evaluation of relational
events. Journal of Social and Personal Relationships, 11, 253-276
Duy, B. (2003). Bilişsel-Davranışçı
yaklaşıma dayalı grupla psikolojik danışmanın yalnızlık ve fonksiyonel olmayan
tutumlar üzerine etkisi. Doktora tezi, Ankara Üniversitesi Eğitim
Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
Erikson, E. (1963). Childhood and society
(2nd Ed.). New York: W.W. Norton and Company Inc.
Frankel, A. ve Prentice-Dunn, S. (1990).
Loneliness and the processing of self relevant information. Journal of
Social and Clinical Psychology, 9 (3), 303-315.
Fromm-Reichmann, F. (1980). Loneliness. In
J. Hartog, J. R Audy & Y. A. Cohen (Eds.), The anotomy of loneliness
(338-361). New York: International Universities Press.
Gencel, N. (2019). Rekreasyon bölümü
öğrencilerinin yalnızlık, yaşam doyumu ve özsaygı düzeylerinin incelenmesi. Yüksek
Lisans Tezi, Erciyes Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Kayseri.
Gökmen, F. T. (2019). Çevrimiçi video
oyunu oynayan ergenlerin çevrimiçi kimlik keşfi, sosyal yetkinlikleri,
yalnızlık ve yalnızlıktan kaçış düzeyleri ile aşırı çevrimiçi oyun kullanımı
arasındaki ilişkinin incelenmesi. Yüksek Lisans Tezi, Ufuk Üniversitesi,
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.
Güşta Şahin, H. (2019). 60-72 Aylık
çocukların bağlanma durumları ile yalnızlık ve memnuniyetsizlik duyguları
arasındaki ilişkinin incelenmesi. Yüksek Lisans Tezi, Fatih Sultan
Mehmet Vakıf Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, İstanbul.
Haines, D. A., Scalise, J. J. ve Ginter,
E. J. (1993). Relationship of loneliness and its affective elements to
self-esteem. Psychological Reports, 73, 479-482.
Hansson, R.O., Jones, W.H., Carpenter,
B.N. ve Remondet, J. (1986). Loneliness and adjustment to old age. International
Journal of Aging and Human Development, 24, 41-53.
Hasnain, S. F. (2012). Perfectionism,
loneliness and life satisfaction in engineering students. Journal of
Behavioural Sciences, 22(3), 33.
Hayırcı, B. (2019). Lise öğrencilerinin
akıllı telefon bağımlılık düzeyleri ile sosyal kaygı ve yalnızlık düzeyleri
arasındaki ilişkinin incelenmesi. Yüksek Lisans Tezi, Ordu Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ordu.
Hays, R. D. ve DiMatteo, M. R. (1987). A
short-form measure of loneliness. Journal of Personality Assessment, 51(1),
69-81.
Horowitz, L. M. ve French, R. de S.
(1979). Interpersonal problems of people who describe themselves as lonely. Journal
of Consulting and Clinical Psychology, 47, 762-764.
Jones, W. H. (1987). Research and theory
on loneliness. In. M. Hojat & R. Crandall (Eds.), Loneliness: Theory,
research and applications (p.27-30). San Rafael, CA: Select Press.
Jones, W.H., Rose, J. ve Russell, D.
(1990). Loneliness and social anxiety. In H.Leitenberg (Ed.) Handbook of social
and evaluation anxiety (pp. 247-266). New York: Plenium.
Kamath, M. ve Kanekar, S. (1993).
Loneliness, shyness, self-esteem, and extraversion. Journal of Social
Psychology, 133 (6), 855-888.
Karababa, A., Dilmaç, B. (2016),
Ergenlerde yalnızlığın yordayıcıları olarak TA ve değerler, Eğitim ve Bilim,
41, (187), 63-77.
Kaya, A. (2005). Çocuklar için yalnızlık
ölçeğinin Türkçe formunun geçerlik ve güvenirlik çalışması. Eurasian Journal
of Educational Research, 19, 220-237.
Korkmaz, Ö., Usta, E. ve Kurt, İ. (2014). Sanal
ortam yalnızlık ölçeği (SOYÖ) geçerlik ve güvenirlik çalışması. Hacettepe
Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi (H. U. Journal of Education), 29(2),
144-159.
Landau, J. (1980). Loneliness and
creativity. In J. Hartog, J. R Audy & Y. A. Cohen (Eds.), The anotomy of
loneliness (486-505). New York: International Universities Press
Levin,
I. Stokes, J. P. (1986). An examination of the relation of individual
difference variables to loneliness. Journal of Personality, 54 (4),
717-733.
Martínez,
C. and Olsson, T. (2019) Making sense of Youtubers: how Swedish children
construct and negotiate the Youtuber Misslisibell as a girl celebrity, Journal
of Children and Media, 13:1, 36-52, DOI: 10.1080/17482798.2018.1517656
Medora, N., Woodward, J. ve Larson, J.
(1987). Adolescent loneliness: A cross-cultural comparison of Americans and
Asian Indians. International Journal of Comparative Sociology, 28,
204-210.
Mert,
A. ve Özdemir, G. (2018), Yalnızlık duygusunun akıllı telefon bağımlılığına
etkisi. OPUS, 8(8), 89-107.
Michela,
J. L., Peplau, L. A. ve Weeks, D. G. (1982). Perceived dimensions of
attributions for loneliness. Journal of Personality and Social Psychology,
43(5), 929.
Moustakas,
C. (1961). Loneliness. Englewood Cliffs, NJ: Prentice-Hall.
Ofcom
(2017). Children and parents: Media use and attitudes report. Access:
https://www.ofcom.org.uk/__data/assets/pdf_file/0020/108182/children-parents-media-use-attitudes-2017.pdf
Özatça, A. (2009). Ergenlerde Sosyal ve
Duygusal Yalnızlığın Yordayıcısı Olarak Aile İşlevleri. Yüksek Lisans Tezi. Çukurova
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Özgür, H. (2013). Öğretmen Adaylarının
Sosyal Ağ Bağımlılığı, Etkileşim Kaygısı ve Yalnızlık Düzeyi Arasındaki
İlişkinin İncelenmesi. International Journal of Human Sciences, 10(2),
667-689.
Parkhurst, J.T. ve Asher, S.R. (1992).
Peer rejection and middle school: Subgroup differences in behavior, loneliness
and interpersonel concerns. Developmental Psychology, 28(2), 231-241.
Peplau, L. A., Miceli, M. ve Morasch, B.
(1982). Loneliness and selfevaluation. In L. A. Peplau & D. Perlman (Eds.),
Loneliness: A sourcebook of current theory, research and therapy (p. 135-151).
New York: Wiley.
Peplau, L. A. ve Perlman, D. (1982).
Perspectives on loneliness. In L. A. Peplau & D. Perlman (Eds.), Loneliness:
A sourcebook of current theory, research and therapy (p. 21-39). New York:
Wiley.
Peplau, L. A. ve Perlman, D. (1984).
Loneliness research: A survey of empirical findings. L. A. Peplauve S. E.
Goldston (Ed.).Preventing the harmful consequences of severe and persistent
lonelinessiçinde (s.13-47). Rockville, MD: National Institute of Mental Health.
Rokach, A. (1988). The experience of
loneliness: A tri-level model. The Journal of Psychology, 122 (6),
531-544.
Rokach, A. (1989a). Antecedents of loneliness:
A factorial analysis. The Journal of Psychology, 123 (4), 369-384.
Rokach,
A. (1989b). Surviving and coping with loneliness. The Journal of Psychology,
124 (1), 39-54.
Rokach, A. (1998). Loneliness and
psychotherapy. Psychology: A Journal of Human Behavior, 35 (3-4), 2-18.
Rokach, A. (2000a). Loneliness and the
life cycle. Psychological Reports, 86, 629-642
Rokach, A. (2000b). Perceived causes of
loneliness in adulthood. Journal of Social Behavior and Personality, 15
(1), 67-84.
Rokach, A. ve Brock, H. (1996). The causes
of loneliness. Psychology: A Journal of Human Behavior, 33 (3), 1-11
Rook, K. (1984). Promoting social bonding:
Strategies for helping the lonely and socially isolated. American
Psychologist, 39 (12), 1389-1407.
Rubenstein, C. M. ve Shaver, P. (1982).
The experience of loneliness. In L. A. Peplau & D. Perlman (Eds.),
Loneliness: A sourcebook of current theory, research and therapy (p. 206-223).
New York: Wiley.
Russell, D., Peplau, L. A. ve Cutrona, C.
E. (1980). The revised UCLA loneliness scale: Concurrent and discriminant
validity evidence. Journal of Personality and Social Psychology, 39 (3),
472-480.
Sadler, W. A. ve Johnson, T. B. (1980).
From loneliness to anomia. In J. Hartog, J. R Audy & Y. A. Cohen (Eds.),
The anotomy of loneliness (34-64). New York: International Universities Press.
Saruhan, V. (2018). Genç Yetişkinlikte
Sosyal ve Duygusal Yalnızlığın Duygu Düzenleme Güçlüğü Açısından İncelenmesi. Yüksek
Lisans Tezi. Marmara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü.
Sermat, V. (1978). Sources of Loneliness. Essence:
Issues in The Study of Ageing, Dying, and Death. 2(4), 271-276.
Sevindik, Ş. Y. (2019). The effects of social support, perceived
family environment, loneliness and emotion regulation difficulties on
nonsuicidal self-harm behaviors & suicide ideation. Ph.D. Dissertation,
Doğuş University Institute of Social Sciences, İstanbul.
Shulman, S., Kalnitzki, E. ve Shahar, G.
(2009). Meeting developmental challenges during emerging adulthood: The role of
personality and social resources. Journal of Adolescent Research, 24(2),
242-267.
Solano, C. H. (1987). Loneliness and
perceptions of control: General traits versus specific attributions. In. M.
Hojat & R. Crandall (Eds.), Loneliness: Theory, research and applications
(p. 201-214). San Rafael, CA: Select Press
Sullivan, H. S. (1953). Interpersonal
theory of personality. New York: Norton Company Inc.
Süleymanov,
A. (2009). Çağdaş Türk toplumlarında aile ve evlilik ilişkileri [Family and
marrige relations in modern Turkish societies]. Sosyal
Politika Çalışmaları Dergisi,
11 (5), 7-17.
Tarhan,
K. N. (2018). Değerler psikolojisi ve insan. 11th Edition, Timaş
Publishing: İstanbul, Turkey.
Tarhan,
K. N. (2019). Bilinçli aile olmak: Ailede fırsat eğitimi. 7th
Edition, Timaş Publishing: İstanbul, Turkey.
Tarhan, K.N. (2020a). “Aile saadeti için
5S-1M kuralı uygulanmalı!”. Erişim Adresi:
https://www.nevzattarhan.com/prof-dr-nevzat-tarhan-aile-saadeti-icin-5s-1m-kurali-uygulanmali.html
Tarhan,
K. N. (2020b). “Haz, mutluluk ve huzur ayrı kavramlar”. Erişim Adresi:
https://www.nevzattarhan.com/prof-dr-nevzat-tarhan-haz-mutluluk-ve-huzur-ayri-kavramlar.html
Tarhan,
K. N. (2020c). “Pozitif psikoloji iyi insan yetiştirmenin bilimi!”. Erişim Adresi:
https://uskudar.edu.tr/tr/icerik/5301/pozitif-psikoloji-iyi-insan-yetistirmenin-bilimi
Tarhan, K. N. ve
Nurmedov, S. (2019). Bağımlılık, sanal veya gerçek bağımlılıkla başa çıkma. 7.
Baskı, Timaş Yayınları: İstanbul.
Taylor, R. J., Chatters, L. M., Hardison,
C. B. & Riley, A. (2001). Informal social support networks and subjective
well-being among African Americans. Journal of Black Psychology, 27(4),
439-463.
Tillich, P. (1980). Loneliness and
solitude. In J. Hartog, J. R Audy & Y.A. Cohen (Eds.), The anotomy of
loneliness (547-553). New York: International Universities Press
Tutgun, A., Deniz, L. ve Moon, Man-Ki (2011). A comparative study of
problematic internet use and loneliness among Turkish and Korean prospective
teachers. The Turkish Online Journal of
Educational Technology-TOJET, 10(4), 14-30.
Tutgun-Ünal, A. (2020a). Sosyal medya: Etkileri-Bağımlılığı-Ölçülmesi.
1.Baskı, Der Yayınları: İstanbul.
Tutgun-Ünal, A. (2020b). A comparative study of social media addiction
among Turkish and Korean university students. Journal
of economy, culture and society, in process.
Tutgun-Ünal, A. (2020c). Youtube kullanıcısı Z kuşağının sosyal medya
kullanım alışkanlıkları ve tercihlerinin incelenmesi. İstanbul Arel Üniversitesi İletişim Çalışmaları
Dergisi, Sayı 16, Güz 2019, ss. 61-85, ISSN: 21467-4162.
Tutgun-Ünal, A. (2020d). Sosyal medyadaki “duygusal bulaşmaya” dikkat.
Erişim Adresi:
https://uskudar.edu.tr/tr/icerik/5029/sosyal-medyadaki-duygusal-bulasmaya-dikkat
Varol Afo, L. (2018). Yalnızlık,
utangaçlık, algılanan sosyal destek ve yaşam doyumunun problemetik internet kullanımı
ile ilişkisi. Yüksek Lisans Tezi, Bahçeşehir Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, İstanbul.
Wei, M.,
Russell, D. W. ve Zakalik, R. A. (2005). Adult attachment, social
self-efficacy, self-disclosure, loneliness, and subsequent depression for freshman
college students: A longitudinal study. Journal of Counseling Psychology, 52(4), 602.
Weiss, R. S.
(1987). Reflections on the present state of loneliness research. In. M. Hojat
& R. Crandall (Eds.), Loneliness: Theory, research and applications (p. 1-16).
San Rafael, CA: Select Press.
Wintre, M. G. ve Yaffe, M. (2000).
First-year students’ adjustment to university life as a function of
relationships with parents. Journal of Adolescent Research, 15(1), 9-37.
Wiseman,
H. ve Guttfreund, D. G. (1995). Gender differences in loneliness and depression
of university students seeking counselling. British Journal of Guidance and
Counselling, 23 (2), 231-245.
Wittenberg, M. T. ve Reiss, H. T. (1986).
Loneliness, social skills, and social perception. Personality and Social
Psychology Bulletin, 12 (1), 121-130.
Wright S.L., Burt C.D.B. ve Strongman K.T.
(2006). Loneliness in the workplace: Construct definition and scale
development. NZ J Psychol, 35:59-68.
Yazıcı, Z., Duyan, V. ve Gelbal, S.
(2013). Yalnızlık ve sosyal memnuniyetsizlik ölçeği'nin 60-72 aylık Türk
çocuklarına uyarlanması. Journal of Society&SocialWork, 24(2),
45-58.
Yıldırım, A. ve Şimşek, H. (2008). Sosyal
Bilimlerde Nitel Araştırma Yöntemleri (6. Baskı). Seçkin Yayıncılık, Ankara.
Young, J. E. (1982). Loneliness,
depression and cognitive therapy: Theory and application. In L. A. Peplau &
D. Perlman (Eds.), Loneliness: A sourcebook of current theory, research and
therapy (p.379-406). New York: Wiley.
Yüksel, F. (1991). İçsel ya da dışsal
denetimli olmanın ve bazı değişkenlerin üniversite öğrencilerinin yalnızlık
düzeylerine etkisi. Yayınlanmamış yüksek lisans tezi, Hacettepe
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara
Yalnızlığın belki de en kötü yanı sevinçlerini, heyecanlarını paylaşacağın kimsenin olmaması.
YanıtlaSil